• Künye
  • Hakkımızda
Cuma, Mart 5, 2021
No Result
View All Result
Yeni Yaşam Gazetesi
  • Kadın Eki
  • E-Gazete Tümü
  • Haberler
    • Güncel
    • Politika
    • Emek-Ekonomi
    • Yaşam
  • Kadın
  • Dünya
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Karikatür
  • Yazarlar
  • Söyleşi
  • Tüm Haberler
  • Kadın Eki
  • E-Gazete Tümü
  • Haberler
    • Güncel
    • Politika
    • Emek-Ekonomi
    • Yaşam
  • Kadın
  • Dünya
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Karikatür
  • Yazarlar
  • Söyleşi
  • Tüm Haberler
No Result
View All Result
Yeni Yaşam Gazetesi
No Result
View All Result
Anasayfa Güncel

Tuncel: Tecrit politikasına karşı ses çıkarılmalı

Salı, Şubat 23, 2021 14:17
içinde Güncel, Manşet
Tuncel: Tecrit politikasına karşı ses çıkarılmalı
Facebook'ta PaylaşTwitter'da PaylaşWhatsapp'ta Paylaş

Çözüm sürecinin sonlandırılıp tecridin başlatılmasıyla Türkiye’nin bir karanlığa sürüklendiğini ifade eden Sebahat Tuncel, bu politikaya karşı çıkılması gerektiğini vurguladı

Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eşbaşkanı Sebahat Tuncel, tutuklu bulunduğu Kandıra 1 Nolu Cezaevi’nden tecrit ve açlık grevi eylemlerine ilişkin Mezopotamya Ajansı’ndan Diren Yurtsever’in soruları yanıtladı.

BenzerHaberler

Şilan Delibalta 27 gündür tecritte

Şilan Delibalta 27 gündür tecritte

Avukatların İmralı başvurusuna ret

Avukatların İmralı başvurusuna ret

İmralı tecridi ve artan hak ihlallerine karşı açlık grevi eylemleri devam ediyor. Tecritte ısrar ne anlama geliyor?

Tecrit politikalarının son bulması, Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü için sevgili Leyla Güven’in öncülüğünde 2018 Kasım ayında başlatılan süreç, 200 günün sonunda Sayın Öcalan’ın kardeşi ve avukatlar ile yaptığı görüşme sonrası sonlandırılmıştı. Ancak bu süreç uzun sürmedi. Hükümet keyfi uygulamalarla Sayın Öcalan ve arkadaşlarının anayasal haklarını yok saydı. Bu süreçte bildiğiniz gibi CPT de raporunu açıkladı. Raporda çok net olarak İmralı Adası’nda ‘özel hukuk’ rejiminin devrede olduğu, tecridin işkence olduğu ve bu politikalara son vermesi gerektiği Türkiye hükümetine bildirildi. Ancak hükümet bırakalım İmralı işkence sistemini değiştirmek, bunu derinleştirmeye devam etmektedir. Tüm dünyayı etkisi altına alan pandemi sürecinde Sayın Öcalan ve arkadaşlarından, ailesi, avukatları ve kamuoyu hiçbir haber alamamaktadır. Hükümet tüm çağrılara kulak tıkamaktadır. Tüm bu yaşananlar karşısında cezaevlerinde Sayın Öcalan’ın sağlık, güvenlik ve özgürlük koşullarının sağlanması, Türkiye’nin Kürt karşıtı politikasına, işgal politikalarına son vermesi, Kürt halkına, kadınlara, demokratik muhalefete yönelik gözaltı, tutuklama politikalarına son vermesi ve pandemi sürecinde cezaevinde askıya alınan hakların uygulanması talepleriyle yeniden süresiz dönüşümlü açlık grevleri başladı.

Cezaevlerindeki bu direniş aslında Türkiye’de tıkanan siyasetin önünün açılması, demokrasi ve özgürlük mücadelesinin gelişimi açsından da önemli diye düşünüyorum. Ancak Cumhur İttifakı her yerde olduğu gibi, cezaevlerinde de baskı ve zor politikalarını devreye koymaktadır. Tutsakların hak ve özgürlük talepleri yok sayılmaktadır. Hak taleplerine disiplin cezaları ile karşılık verilmektedir. Bulunduğumuz cezaevinde de açlık grevine giren tüm arkadaşlara disiplin cezası veriliyor. Ayrıca son bir yıldır pandemi bahanesiyle tüm ortak etkinlikler askıya alınmış durumda. Aslında İmralı’da uygulanan tecrit politikası şu an tüm cezaevlerine yayılmış bulunmaktadır. Yine kitap sınırlandırması, Yeni Yaşam gazetesinin verilmemesi ve birçok kısıtlama devam etmektedir.

Bir diğer talep ise cezaevlerinde artan hak ihlallerinin sonlandırılması. Bulunduğunuz cezaevinde ne tür ihlalleri yaşanıyor, tutuklular açısından nasıl bir süreç yaşanıyor?

Evet, sizin sorularınıza da grevde iken cevap veriyorum. Bu süreç bir direniş ve mücadele süreci olması itibariyle arkadaşlarımızın moralleri yüksek. Belirttiğim gibi pandemi bahanesiyle bir araya gelemiyoruz. Yüksek sesle bağırarak iletişim kurabiliyoruz. Cezaevi idaresi de pandemi bahanesiyle grevdeki arkadaşların sağlık durumunu takip etmiyor. Tansiyon, şeker vb. ölçümler yapılmıyor.

Tecridin cezaevlerine yansıması ne oluyor?

Sizin de belirttiğiniz gibi İmralı’da uygulanan tecrit ve izolasyon, sadece cezaevlerine değil, aslında tüm Türkiye’ye yayılmış durumda. Tabi ki cezaevleri bunu daha derinden yaşıyor. Devlet zihniyetinin baskı ve zor politikalarını devletin denetiminde olduğu yerlerde daha net görüyoruz. Yasak, baskı, çıplak bir şekilde bu yerlerde çok net görülüyor. İnsan hak ve özgürlükleri, demokratik hukuk düzeni, düşünce ve ifade özgürlüğünün iktidarın insafına bırakıldığı, toplumun denetiminden uzak yerler cezaevleri. Devletin tüm politikasını teslim almak, iradesizleştirmek üzerine kurduğu bu mekanlarda insan her gün iradeli bir mücadele veriyor. Aslında bu politikalar sadece cezaevleri ile sınırlı değil, iktidarın aygıtları devletin tüm baskı ve zor araçlarını özgürlük güçleri, toplumsal muhalefet olmak üzere tüm topluma yaymakta, toplumu koşulsuz itaat etmeye zorlamaktadır. Şu an devletin toplumdaki yansıması saf şiddettir. Kutuplaştırıcı, dayanışmayı ortadan kaldıran, bireyi, kadınları, halkları ayrıştırarak, yalnızlaştırarak, teslim alarak, kendisine biat ettirmek isteyen bir politikayı, günlük uygulamalarında siyasi söylemlerde de görüyoruz.

DTK Eşbaşkanı Leyla Güven öncülüğünde 200 gün süren eylemler sonucunda avukatları Öcalan ile 5 ayrı görüşme gerçekleştirse de yeniden engellemeler başladı. Gelinen aşamada yeniden açlık grevleriyle cezaevleri nasıl bir mesaj veriyor?

Kürt halkının eşitlik, özgürlük, demokrasi ve barış mücadelesinde cezaevleri her dönem önemli bir yer tutmuştur. Kürt siyasi tutsaklar cezaevlerinde de direniş ve mücadeleyi esas alarak, Kürt halkının özgürlük mücadelesine katkıda bulunmuşlardır. Kısacası her dönem cezaevleri dünyada, Türkiye’de yaşanan toplumsal, siyasal ekonomik vb. sorunlara ilişkin duyarlı olmuş ve bu konuda koşulları oranında müdahil de olmuştur. Şimdi de Türkiye’deki siyasal toplumsal gelişmelere karşı, yaşanan savaş politikalarına, tecrit politikalarına karşı durması, ses çıkarması anlaşılır bir durumdur. Siyasi tutsaklar izolasyon politikasını Türkiye’deki siyasi ve ekonomik krizin temel nedeni olarak ele almaktadır. Bunun için de Sayın Öcalan ile yürütülen diyalog ve müzakerenin yeniden başlamasının, Sayın Öcalan’ın sesinin toplum tarafından duyulması, toplumsal ve siyasal sorunlara ilişkin görüş ve önerilerinin kamuoyuna yansıması, toplumsal barış için, adalet ve özgürlük için önemli olduğunun altını çiziyor. O nedenle demokrasi ve özgürlüklerden yana olan, hak ve özgürlük talebi olan, adalet isteyen herkesin Cumhur İttifakı’nın tecrit ve Kürt karşıtı politikasına karşı ses çıkarması, cezaevlerinden yükselen bu sese ses vermesi gerekiyor.

Tecridin bugünün Türkiye’sinde yaşanan sorunlar ve siyasal atmosferi konusunda bağlantısını nasıl kuruyorsunuz?

21. yüzyılın şafağında, Ortadoğu’da ve dünyada yaşanan siyasal ve toplumsal gelişmeler, Türkiye’deki rejim krizi, iktidardakileri bir yol ayrımına getirdi. Demokrasi ve özgürlükleri, barışı geçiştirecek demokratik bir süreç inşasına yönelmek yerine; tekçi, otoriter, baskıcı, faşizan bir yola girdi. Ve ittifak ortaklarını da buna göre belirledi. Bu politikasının merkezine de Kürt karşıtlığını koydu. 2015 yılında Dolmabahçe de açıklanan deklarasyonun yok sayılması ve masanın devrilmesi de bu politik tercihle ilgilidir. İktidarın bu yönelişi demokratik siyaset alanının baskı altına alınmasına ve Kürt halkının tüm kazanımlarının gasp edilmesine, Kürtlerin kitlesel olarak toplama kamplarına dönüştürülen cezaevlerine konmasına neden oldu.

Bu süreç tabi ki sadece Kürtlerle sınırlı kalmadı. Kayyım politikası iktidarın temel politikası haline geldi. En son Boğaziçi Üniversitesi’ne kayyım rektör atanması örneğinde yaşadığımız gibi. Türkiye’deki bu yönelim ile birlikte kapitalist sistem yapısal krizinin de derinleşmesi, kapitalizmin sonunun geldiği tartışmalarının yürütüldüğü, ekonomik ve ekolojik krizin derinleşmesi durumu daha da ağırlaştırdı. Yaşanan pandemiyi iktidar bir fırsata dönüştürülerek, toplumun baskı altına alınması ‘Hayat eve sığar’ sloganı adı altında toplumsal muhalefeti kapalı mekanlara, evlere kapatmaya çalıştı. Kapitalist dünyanın bir parçası olan Türkiye’de de ciddi yapısal bir kriz yaşanmakta ve bu krizin her geçen gün derinleştiği herkes tarafından görünmektedir. Faşist Cumhur İttifakı Türkiye’deki bu sistem krizini tekçi, cinsiyetçi, milliyetçi, dinci otoriter bir başkanlık sistemi inşa ederek aşmaya çalışıyor. En son Cumhurbaşkanının “yeni anayasa” çıkışı da 2. Cumhuriyetin anayasal güvenceye alınması hedefidir. Hak ve özgürlüklerin askıya alındığı, var olan demokrasi kırıntılarını da ortadan kaldırıldığı, toplumsal muhalefetin, özellikle Kürt muhalefetinin baskı altına alındığı, kadınların kazanımlarının ortadan kaldırılmaya çalışıldığı faşizm koşullarında demokratik, katılımcı ve özgürlükçü bir anayasanın yapılmayacağını herkes biliyor. Tüm bu gelişmelere baktığımızda bile Kürt sorunun demokratik ve barışçıl çözümünün ne kadar acil ve öncelikli bir gündem olduğunu görürüz. Bu açıdan da baktığımızda tecrit ve izolasyon politikasının kırılması, demokrasi, barış ve özgürlüklerin önünün açılması, Türkiye’de demokratik cumhuriyetin inşası açısından ne kadar kritik önemde olduğu anlaşılacaktır.

Tecridin kaldırılması Türkiye’nin demokratikleşmesi açısından nasıl bir öneme sahip?

Uluslararası bir komplo ile Türkiye’ye getirilen Sayın Abdullah Öcalan 22 yıldır İmralı Ada Cezaevi’nde ağır tecrit koşullarında bulunmakta. 2011’den bugüne de bu ağır tecrit mutlak tecride dönüştürülmüştür. Uluslararası komplo ile bir yandan Kürt-Türk çatışması derinleştirilmek istenmiş, diğer taraftan Kürt halkının eşitlik, özgürlük mücadelesi bastırılmak istenmiştir. Ancak Sayın Öcalan’ın komplonun hedefine dair öngörüleri ve bu komployu boşa çıkarmak için ortaya koyduğu mücadele komplocuların amacına ulaşmasını engellemiştir. Bugün Sayın Öcalan’ın görüş ve düşünceleri dünyanın pek çok yerinde akademisyenler, sendikalar tarafından tartışılmaktadır. Yine Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü için çabası ve emeği de bilinmektedir. Özellikle ‘çözüm süreci’ olarak adlandırılan diyalog sürecinde de Sayın Öcalan’ın hem Kürt sorununa hem ekoloji hem kadın sorununa ilişkin görüşleri ve önerileri sadece Kürtler tarafından değil, demokrasi, eşitlik, özgürlük ve barış talebinde bulunan kişi ve çevreler tarafından da dikkatle takip edilmiştir. Ki bu süreçte Türkiye’de düşünce ve ifade özgürlüğü başta olmak üzere hak ve özgürlüklerin kullanılabildiği, insanların kendisini güvende hissettiği, geleceğe de güvenle baktığı bir süreç olmuştur.

Dolmabahçe Mutabakatı’yla diyalog sürecinin müzakereye evrilmesi konusunda toplumda büyük bir beklenti oluşmuşken, AKP’nin masayı devirmesi ve diyalog sürecini sonlandırması, Türkiye’de yaşanan rejim krizini daha da derinleştirmiştir. 15 Temmuz darbe girişimi de bahane edilerek demokratikleşme ve barışa dair tüm çalışmalar rafa kaldırılmış, Türkiye bir karanlığa sürüklenmiştir. Türkiye’nin içine girdiği ekonomik ve siyasi krizi, İmralı’da devreye konulan tecrit politikalarından bağımsız ele alamayız. İmralı’da devreye konan ve onun etrafında geliştirilen tekçi, kutuplaştırıcı, cinsiyetçi, milliyetçi çizgi, bugün tüm Türkiye’yi esir almış durumdadır. Diyalog ve müzakere sürecinde halkların kardeşliği ve barışı demokrasi ve özgürlüklerin gelişiminde sadece Kürtlerde değil, tüm Türkiye halklarında büyük umut yaratmıştır. Sürecin sonlandırılmasının Türkiye’yi ne hale getirdiğine de hep birlikte tanıklık ettik. Bu krizden çıkışın yolu Kürt sorunun çözümünden, Kürt sorunun çözümü de Sayın Öcalan’ın sağlık, güvenlik ve özgürlük koşullarının sağlanarak toplumla bağının kurulması ve müzakerelerin başlamasından geçer.

Tecridin kaldırılması için kimlere, nasıl sorumluluklar düşüyor?

Tecridin kaldırılması için herkese görev düşüyor. Demokrasiden, özgürlüklerden, barıştan ve adaletten yana olan herkese görev düşüyor. Türkiye’deki bu gidişattan rahatsız olan, halkların eşitliği ve kardeşliğine, bir arada yaşamaya inanan herkesin bu sürece katılması gerekir.

Etiketler: Sebahat TuncelTecrit
Yeni Yaşam Gazetesi

Yeni Yaşam Gazetesi

Tüm Yazılar

İlgili Haberler

MEBYA-DER operasyonlarında 2 kişi daha tutuklandı
Güncel

MEBYA-DER operasyonlarında 2 kişi daha tutuklandı

Şırnak’ta askeri araç devrildi: 11 yaralı
Güncel

Şırnak’ta askeri araç devrildi: 11 yaralı

Kadın dayanışması  sınırları aşar!
Kadın

Kadın dayanışması sınırları aşar!

Devrimci samimiyet
Manşet

Devrimci samimiyet

Bitlis’te askeri helikopter düştü: 11 asker yaşamını yitirdi
Güncel

Bitlis’te askeri helikopter düştü: 11 asker yaşamını yitirdi

Türkiye’de koronavirüs | 68 can kaybı
Manşet

Türkiye’de koronavirüs | 68 can kaybı

Daha fazla yükle
Sonraki Haber
Gazeteci Gök’ün ilk duruşması görüldü

Gazeteci Gök'ün ilk duruşması görüldü

Gazetemize ulaşmak için tıklayınız…

Son haberler

MEBYA-DER operasyonlarında 2 kişi daha tutuklandı

MEBYA-DER operasyonlarında 2 kişi daha tutuklandı

Şırnak’ta askeri araç devrildi: 11 yaralı

Şırnak’ta askeri araç devrildi: 11 yaralı

Mükafat ve ölüm 

Yeni yalan, yeni alan

Halkımız HDP’ye sahip çıkmalıdır

Halkımız HDP’ye sahip çıkmalıdır

Kadın dayanışması  sınırları aşar!

Kadın dayanışması sınırları aşar!

Devrimci samimiyet

Devrimci samimiyet

İnfaz!

Hukuk mu dediniz?   

Bitlis’te askeri helikopter düştü: 11 asker yaşamını yitirdi

Bitlis’te askeri helikopter düştü: 11 asker yaşamını yitirdi

Türkiye’de koronavirüs | 68 can kaybı

Türkiye’de koronavirüs | 68 can kaybı

Yüksekdağ’dan 8 Mart mesajı: İrademiz mapusa sığmaz

Yüksekdağ’dan 8 Mart mesajı: İrademiz mapusa sığmaz

Yeni Yaşam Gazetesi

Bilgilerimiz

  • Künye
  • Hakkımızda

Bizi takip et

No Result
View All Result
  • Kadın Eki
  • E-Gazete Tümü
  • Haberler
    • Güncel
    • Politika
    • Emek-Ekonomi
    • Yaşam
  • Kadın
  • Dünya
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Karikatür
  • Yazarlar
  • Söyleşi
  • Tüm Haberler