Hüseyin Aykol
Geçen hafta ülkemizin hali iyice tımarhaneye döndü. Ancak bu tımarhane gerçekten eski, ilkel bir tımarhane ve bu yüzden tedavi çok sorunlu ve çok kanlı geçerken; içeridekiler kadar dışarıdaki ‘tedavi ediciler’ de akıl sağlığını tamamen yitirmek üzere. Ben de biraz olsun sakinleşebilmek amacıyla bu ortamdan çıkıp kendimi kitapların arasına attım ve geçen hafta sonu üç kitap okudum. Şimdi okuduğum ve okumakta olduğum kitaplara değinmek istiyorum:
Amin Maalouf’un yeni çıkan kitabı “Empedokles’in Dostları”nı okumak için alırken, içimde biraz kuşku vardı. Acaba kitabı, şimdiye kadar okuduğum ve beğendiğim kitaplarının kalitesinde miydi?
Öyle ya, Maalouf, henüz Nobel Edebiyat Ödülü kazanmasa da, şu anda dünyanın belli başlı yazarlarından biri olduğu malum. Dahası kendisi Fransız dilinin en yüksek payesi olan Fransız Akademisi’ne üye kabul edilerek belki Nobel’den de büyük bir yere ulaşmış bulunuyor. Aranızda ben Maalouf’tan hiç kitap okumadım diyebilecek bir ‘gafil’ varsa, bu kitaptan başlamayın. Ortadoğu tarihinden esinlenerek yazdığı o kadar çok güzel ve iyi kitabı var ki, onlardan başlamanızda yarar var. Peki bu kitabı ben neden önemsedim, derseniz:
Çok güzel kitaplar yazmışsınız. Akademi üyesi olmuşsunuz ve hatta artık “Çivisi Çıkmış Dünya” gibi filozofi makaleler döşenmeye başlamış birisi, bunca tokluğun ardından daha iyi bir kitap yazamaz hale gelir, diye düşünmüştüm. Ya da yayınevinin sizi her yıl ya da iki yılda bir mutlaka “bir kitap yaz da, biraz para kazanalım” diye zorlamasıyla ortaya karışık bir şeyler yazar, diye korkmuştum. Ama öyle değil! Gerçekten de Empedokles’in Dostları, Maalouf’un hayranı olanları kesinlikle yanıltmayacak bir eser. Okumanızda yarar var. Ancak kafamı geçen hafta maruz kaldığımız fiziki ve zihinsel saldırıları tedavi etmek için okuduğum diğer bir kitap polisiye idi. Bunu beğenip yayınladıklarına göre iyi bir şey olmalı diye düşündüm. Çünkü kitabı Dipnot Yayınları çıkarmıştı.
Firar
Dominique Manotti’nin kaleme aldığı “Firar” isimli roman gerçekten iyi. Romanın arka planında İtalya’daki Kızıl Tugaylar, İtalyan Komünist Partisi var. Silah bırakan Kızıl Tugaylar’ın cezaevlerindeki, yurtiçindeki ve diasporadaki kadrolarının ruh halleri de biraz ele alınsa da, heyecanı hiç düşmeyen bir polisiye söz konusu. Yani siyasi bir analizden çok polisiye bir eser. Çok kolay okunuyor.
Kiraz ağacı
Sokağa çıkma yasağı uygulanan cumartesi ve pazar gününü iki kitap dolduramayınca, yani iki kitap çok çabuk bitince, bir kitap daha okudum: Kiraz Ağacı İle Aramızdaki Mesafe… Timaş Yayınların’nda çıkan bu kitap tam 25 baskı yapmış. Aslında çocuk ya da gençlik için yazılmış bir kitap ama müthiş ‘ağır’. Gençler bu kitap boyunca ağlayacaklardır herhalde. Bu kitap, gençlere kitap okumayı sevdirebilir mi bilemem ama yazarın kendi yaşam öyküsünden yola çıkarak, küçük bir kızın görme yetisini kaybetmesini anlatan bu kitap gerçekten çok çarpıcı bir eser olmuş. Birçok kişi gibi, ben de birkaç kitabı birden okuyanlardanım. İşe otobüsle ya da metro ile giderken, genelde yanıma kısa ve kesin bölümleri olan kitapları alıyorum. Yolculuk sonunda söz konusu bölümlerden birini bitiriyorum mesela. Kalın ve gerekirse not almak istediğim kitapları ise evde okumayı tercih ediyorum. Böylece birkaç kitap birden okuyorum. Bazen kitabı sıkıcı bulursam, ona ara verip dinlendirmeye alıyorum. En severek okuduğum kitaplarsa, anı kitapları.
Mükellefiyet
Aydın Doğan gazetelerini, televizyon kanallarını satmak zorunda kaldı malum olduğu üzere. Hatta kitap, müzik ürünlerini satan D&R’ı bile elinden çıkardı. Elinde kalan Doğan Kitap Yayınları ile Yapı Kredi ve İşbankası kitaplarıyla yarış edebilir aslında ama bu konuda da biraz keyifsiz görünüyor. Oysa Zonguldak kömür madeni havzasındaki çalışmaların Osmanlı döneminde nasıl başladığını roman tarzında anlatan “Mükellefiyet” gibi eserlerle yayın dünyasında kendini var edebilir. Metin Köse’nin bu eserini okursanız, diğer kitaplarını da okumak istersiniz gibi geliyor bana.
Ekoloji
Özgür Basın Geleneği’mizin çıkardığı gazetelerin kadim yazarlarından Fikret Başkaya’nın Yordam Yayınları’ndan çıkan son kitabı “Eko-Sosyalist Paradigma”nın tanıtımını gazetemiz yaptı. Başkaları da yapıyor ve yapacak ama siz onları beklemeden bu kitabı edinin ve geleceğe hazırlanın. Çünkü bizi, dünyayı bekleyen iklim krizini yenemezsek, koronavirüsünün dünyamızı getirdiği bu karanlık halini bile özleyebiliriz. Dünya tümden yok oluşa gidiyor; buna karşı çıkmak istiyorsak, bu varlık-yokluk savaşına bilgili olarak girmek zorundayız. Fikret hocanın bu konudaki uyarılarına kulak verelim…