• Künye
  • Hakkımızda
Cuma, Mart 5, 2021
No Result
View All Result
Yeni Yaşam Gazetesi
  • Kadın Eki
  • E-Gazete Tümü
  • Haberler
    • Güncel
    • Politika
    • Emek-Ekonomi
    • Yaşam
  • Kadın
  • Dünya
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Karikatür
  • Yazarlar
  • Söyleşi
  • Tüm Haberler
  • Kadın Eki
  • E-Gazete Tümü
  • Haberler
    • Güncel
    • Politika
    • Emek-Ekonomi
    • Yaşam
  • Kadın
  • Dünya
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Karikatür
  • Yazarlar
  • Söyleşi
  • Tüm Haberler
No Result
View All Result
Yeni Yaşam Gazetesi
No Result
View All Result
Anasayfa Güncel

Tecrit, ekonomi, ekoloji ve Öcalan!

Çarşamba, Şubat 24, 2021 09:56
içinde Güncel, Özel
Tecrit, ekonomi, ekoloji ve Öcalan!
Facebook'ta PaylaşTwitter'da PaylaşWhatsapp'ta Paylaş

Cezaevlerinde binlerce insan Öcalan’ın üzerindeki tecridin kalkması için açlık grevinde. Cezaevleri ve tecrit nedir, nasıl ortaya çıktı? 22 yıldır tecrit altında tutulan Öcalan’ın ekonomi ve ekoloji üzerine düşünceleri nelerdir?

Yusuf Gürsucu

BenzerHaberler

Şilan Delibalta 27 gündür tecritte

Şilan Delibalta 27 gündür tecritte

Avukatların İmralı başvurusuna ret

Avukatların İmralı başvurusuna ret

Michel Foucault, Hapishanenin Doğuşu adlı kitabının girişinde, ‘suçlu’ Dariens hakkında verilmiş olan ölüm cezasının 2 Mart 1757’de Paris Kilisesi’nin ana kapısı önünde vücudunun parçalanması suretiyle nasıl yok edildiğini aktarır. Verilen cezanın halkın gözü önünde gerçekleştirilmesi, halka sınırlarınızı aşmayın siz de aynı şeyle karşılaşırsınız anlamında bir ibret sahnesi olarak sunulmaktadır. Aynı ibretlik sahneler farklı boyutlarda olsa da yaşamın ‘özgür’ alanlarında da yaşanmaya devam ediliyor. Hapishaneler ise tecrit pratiğinin en ağır biçimlerinin uygulandığı yerler.

İlk hapishane

Geçmişte yani hapishanelerin henüz ortaya çıkmadığı dönemde ‘suçlu’ olarak ilan edilen insanlar ölüm cezalarıyla infaz ediliyordu. İlk hapishane 16. yüzyılda Amsterdam’da kurulmuştu. Amsterdam’da hapishane uygulamasının başlamasına neden olan şey, bir yargıcın 16 yaşındaki bir çocuğu ölüme göndermeyi vicdanına kabul ettirememesi nedeniyle tek kişilik tecritle cezalandırılmasına karar vermiş olmasıydı. Bu ceza tarihte ilk tecrit cezasının uygulamaya koyulduğu bir ceza olarak kayıtlara geçti.

Angola üçlüsü

ABD’nin Louisiana eyaleti cezaevinde üç hükümlü 40 yıl boyunca tecrit koşullarında tutulmuştu. Bu hükümlülerden biri olan Robert King, 29 yıl boyunca günün en az 23 saatini altı metrekareden daha küçük bir hücrede geçirdi. Cezaevinin kurulu bulunduğu topraklara yıllar önce Afrika’dan getirilen kölelerin çalıştırıldığı bir bölge olması nedeniyle ‘Angola’ adı verilmiş. ‘Angola Üçlüsü’ olarak da nitelenen üç hükümlü, uzun yıllar süren uluslararası adalet kampanyasının odağı olmuştu. Üçünün aldığı tecrit cezasının toplamı 100 yılı bulurken, üçü de işlemedikleri bir suçtan ötürü hüküm giymişlerdi. King tahliyesi sonrası durumunu, “Batağa batıp da kokmadan çıkmak mümkün değil” sözleriyle tanımlıyordu.

Ada hapishaneleri

Dünyada birçok ada hapishane olarak uzun yıllar kullanıldı. Marsilya’daki meşhur İF adasına 1634’ten 19. yüzyıl sonlarına kadar dinsel ve politik suçlular hapsedilmişti. Bir diğer politik ‘suçluların’ tutulduğu meşhur ada ise G. Afrika’da bulunan Robben ya da diğer adıyla Fok Adası’ydı. Bu adada Nelson Mandela 17 yıl, yoldaşı Ebrahim İsmail ise toplam 18 yıl esir tutuldu. Mandela 1960’larda başladığı özgürlük mücadelesi için, “Mücadele benim hayatımdır. Hayatımın sonuna kadar siyahların bağımsızlığı için mücadele edeceğim” sözleriyle halkı için büyük bir önder olarak yaşadı. Ebrahim ise hapishane sürecini şu cümlelerle aktarıyordu; “Bizi kurban etmek istediler ama yapamadılar. Bizi demoralize etmek istediler ama başaramadılar. Moralimiz sürekli yüksekti.”

‘Hukuki kara delik’

ABD’nin ‘terörle savaş’ bahanesiyle dünyanın birçok yerinden kaçırılarak getirilen ve El-Kaide, Taliban vb. cihatçılar olduğu iddia edilen insanlar, ABD’nin Küba’dan fiili olarak işgal ettiği Guantanamo Adası’na toplandı. Bu kişiler, ABD’nin kararıyla ‘terörist’ kabul edilerek orada tutulurlarken, mahkemeye çıkarılmadıkları gibi avukatlarla ve aileleriyle görüşme hakları da yoktu. İngiltere Temyiz Mahkemesi, Guantanamo’da hapsedilen İngiliz yurttaşı olan Ferroz Abbasi için açılan bir davada, kişinin ‘hukuki bir kara delikte’ keyfi biçimde hapsedildiğine karar vermişti. Bugün İmralı Adası’na tutulan Öcalan’ın hukuki hakları özel izinlere bağlanırken uzun süredir ada için ‘hukuki kara delik’ ifadesi kullanıldığını da hatırlatalım.

İmralı Adası

1935 yılında İmralı Adası’nda bulunan bir kilisenin duvarları onarılıp eksikleri tamamlanarak koğuşa çevrilmesiyle İmralı Cezaevi kurulmuştu. İmralı Cezaevi’nin ilk siyasi mahkumları arasında Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan vardı ve darbeciler tarafından verilen idam cezası da İmralı’da infaz edildi. Adanın diğer tanınmış isimleri ise Yılmaz Güney, Ressam İbrahim Balaban ve Rum Ressam Angulos Stafonodis’ti. 1999’da ise uluslararası komplo ile Türkiye’ye teslim edilen PKK Lideri Abdullah Öcalan buraya nakledildi. Öcalan İmralı’ya getirilmeden önce adada 247 mahkum bulunuyordu. Öcalan’ın adaya sevkinden önce tüm mahkumlar farklı cezaevlerine nakledildi ve 2009 yılına kadar Öcalan, İmralı Adası’nda tek mahkum olarak tutuldu. Bu durum dünya kamuoyunda dikkatleri çekmeye başlaması üzerine 2009 yılında 8 siyasi mahkum daha adaya getirildi.

1999 komplosu

Öcalan’ın 1999 yılından 2009 yılına kadar koca İmralı’da tek başına tecrit altında tutulmasının nedeni tüm yurttaşlarca merak ediliyordu. Bu meraka çok farklı yönleriyle yanıt bulmak elbette mümkün. Ancak biz Öcalan kimdir ve düşünceleri nelerdir? sorusuna yanıt arayarak bu yanıtlar üzerinden bunu anlamaya çalışacağız. Öncelikle İmralı Cezaevi 1999 yılından sonra bildiğimiz anlamda bir infaz kurumu olmadığını belirtmek gerekiyor. İmralı dünyada bir benzeri olmayan istisna bir biçimde tek kişilik tecrit hapishanesine dönüştürülmüş durumda. İmralı, hiçbir hukuka uymayan ve hukukun tamamen askıya alındığı bir yer olarak varlığını halen sürdürüyor. Ada çevresi ve hava sahası kilometrelerce yasak bölge ilan edilip işaretlenirken, Türkiye’de benzer biçimde tecrit edilmiş herhangi bir yerin olmayışı dikkat çekiyor.

Ulus devlet

Türkiye’nin okullarında öğretilen tarihin gerçeklere dayanmadığı, ulus devlet oluşumuyla birlikte eğitime yerleştirilen tarih yazımında aynı coğrtafyada yaşayan ulusların yok sayıldığını, asimilasyona, soykırıma ve katliamlara uğradıklarını belirleyen birçok tarihçi bulunuyor. Resmi tarihi eleştiren tarihçiler, kökleri Türkiye coğrafyası olan ancak bugün sayıları gittikçe azaltılmış Ermeni ve Rum kökenli yurttaşlardan kalan çok az sayıdaki insan azınlık olarak işaretlenirken, milyonlarca Kürt ise yok sayılmaktadır. Bu yok sayılma ve Cumhuriyet’ten bu yana uygulana gelen asimilasyon politikalarına karşın dilini ve destanlarını unutmayan, yaşadıkları coğrafyayı terk etmeyen Kürtler halen halk olma haklarını kullanabilmek adına mücadele yürütürken büyük baskılar, ölümler, sürgünler ve hapishanelerle yüzyüze bir yaşam sürüyorlar.

Resmi tarih!

İşte böyle bir gerçekliğin içinden doğmuş ve üniversite eğitimi yıllarında yoğunlaşan devrim ve sosyalizm mücadelesinden etkilenerek, bu bağlamda Kürt halkının özgürlük mücadelesine önderlik eden ve Türkiye dışında 3 ülkeye bölünmüş Kürtlerin büyük saygınlık duyduğu, bir işaretiyle milyonlarca insanı harekete geçirebilme gücü, Öcalan’ı İmralı’da tek kişilik tecride taşımıştır. Resmi tarih ve ideolojiden etkilenen çok sayıda insanın düşman olarak gördüğü Öcalan, Kürt halkının biricik evladı olarak anılmaktadır. Türkiye coğrafyasında onu sevenler kadar düşman belleyenler de var. Bir devlet coğrafyasında yaşayan insanların büyük çoğunluğu resmi ideolojinin savunucusu durumundadır. Bu durumdan biraz sıyrılıp Öcalan’ın düşüncelerini anlamaya çalışmak sanırım önemli. Bu yazının amacı da Öcalan’ın yazdıkları üzerinden politik anlamda çizdiği çerçeveyi anlamaya çalışmak.

Burjuva ekonomi politiği

Kapitalist ekonomiyi ayakta tutan ancak halkları sefalete sürükleyen politikaların başında değişim değeri önemli bir yer tutar. Öcalan üretilen emtia her ne ise değişim değeri üzerinden değerlenmesine karşıdır. Öcalan, ekonomik alana ilişkin olarak, metalaşma ve kâra dayalı ekonomiden, kullanım değerine ve paylaşmaya dayalı ekonomiye geçişi savunmaktadır. Ekonominin değişim değeri üzerinden sürdürülmesi sonucu sadece toplumlar değil, doğanın da tahrip edildiğini belirtir. Öcalan, burjuva ekonomi politiği durdurulamazsa, varacağı yerin gerçek bir cehennem olacağını belirtir. Küreselleşme politikaları sürecinde, tarihin hiçbir döneminde hiçbir toplumsal sınıf bu denli kâr, değer kazanmadığını ve toplumun yozlaşmasının en başta gelen nedeni olarak ekonominin vardığı finans düzeyini işaretler.

Sosyalist ekonomi

Öcalan, toplumların alamadığı ve dolayısıyla tüketmediği sözde bollukla birlikte, korkunç boyutlara varmış yoksulluk ve açlık sınırı altında yaşama zorlanan insanlığın bu ekonomi politik ile daha fazla yaşayamayacağını söyler. Bu noktada sosyalizmin önemine dikkat çeker. Öcalan sosyalizmi; Kullanım değeri için toplumsal üretim yapılan, kârı esas alan üretimden paylaşımı esas alan üretime geçiş olarak tanımlar. Sosyalist ekonomi politikası uygulandığında işsizlik, bolluk içinde yoksulluk, aşırı üretimin yanında açlık, kâr ile birlikte doğa tahribinin bir kader olmaktan çıkacağını belirtmektedir. Öcalan, enerjinin, suyun, toprağın ve havanın metalaştırılamayacağını, yaşamın en temel elementleri olan bu 4 yaşamsal değerin toplumsal yarar dışında hiçbir şey için feda edilemeyeceğini söyler.

Devlet anlayışı!

Öcalan ulus-devlet yapılarına karşıdır. Ona göre ulusların kendi kaderini tayin hakkı bağlamında ayrılmak ve bağımsız bir ulus-devlet talep etmek, çözüme değil, çözümsüzlüğe hizmet demektir. Kürtler için yeni bir ulus-devlet inşa etmenin, var olan ulus-devletler sistemine ve dolaysız olarak da kapitalist, erkek egemen ve doğa düşmanı bir sisteme eklemlenmek anlamına geleceğine işaret eder. Uzun yıllardır Türkiye’nin en önemli gündemi olan Kürt sorununun çözümünü, mevcut milliyetçi modellerin dışında radikal bir demokratikleşme mücadelesine bağlar. Ona göre böyle bir çözüm yolu hem daha gerçekçi, hem de uygulanabilir niteliktedir. Kapitalist moderniteyi ulus-devlet ve sanayicilik olarak gören Öcalan, alternatif bir model olarak “demokratik modernite”yi önerir. Demokratik moderniteyi üç eksene oturtan Öcalan, bu eksenleri şöyle tasavvur eder; Ahlâki-Politik Toplum (Demokratik Toplum), Eko-Endüstriyalizm (Komün Ekonomisi) ve Demokratik Konfederalizm.

Komünal ekonomi

Öcalan, Demokratik-Komünal ekonominin, temel dayanaklarından birisinin ekolojik yapıya uyum olduğunu belirtir. “Toplumlar, kendilerini doğadaki kaynakları sınırsız, ölçüsüz ve ilkesiz biçimde tüketme hakkı olan özneler olarak göremezler. Bu nedenle doğadaki kaynakları tüketmek amacıyla değil, zorunlu ihtiyaçları için gerektiği kadar ve gerektiği biçimde kullanmalıdırlar. Bir karış toprağın, bir damla suyun, bir tek tohumun, bir tek taş parçasının dahi maddi ölçülerle belirlenemeyecek kadar yüksek olan kıymeti bilinir. Ekonomik faaliyetler toplumun tam denetiminde olduğundan üretim fazlası, arz-talep dengesizliği, kaynakların ihtiyaç dışında kullanılması, emek, zaman ve enerji israfı yaşanmaz. Böylece üretim sürecinin ekosistem üzerindeki olumsuz etkileri de minimum seviyeye indirilir. Üretilen mallar kadar ekonomik süreçlerde uygulanan yöntemlerde de doğa, toplum ve insan sağlığına zarar verilmemesi temel ölçüdür. Üretim tekniklerinde geri dönüştürülebilirlik esas alınır. Üretim için kullanılacak araçlar ve teknik donanım, hem yapım ve hem de kullanım süreçleri itibariyle ekolojiye uyumlu olmak zorundadır” diye belirten Öcalan, ekosistem ile üretim ve tüketim süreçlerini değerlendirir.

Ekoloji anlayışı!

İnsanlığın neolitik dönemi üzerinden günümüz toplumunun ne yapmalı sorusuna yanıt arayan Öcalan, doğal toplum sürecinde toplumun, doğa ile ilişkilerinde uyumu esas aldığını belirtir. Öcalan, kendi varlığının ancak doğa ile mümkün olduğunun bilincinde olan toplumun, kendi yaşamını sürdürmek için gereksinim duyduğu ihtiyaçları doğadan karşılarken onunla uyumu, ona ters düşmemeyi, hatta alıp da eksilttiklerini tamamlamayı, doğanın kendisine sunduğu imkanlardan dolayı doğaya şükretmeyi temel ilkeleri haline getirmesi gerektiğini söyler. Toplumun başta beslenme olmak üzere doğadan sağladığı ihtiyaçları kendi parçası olarak görmesi gerektiğini savunan Öcalan, ihtiyaçtan fazlasını elde etme yaklaşımının doğanın tahribatını ortaya çıkardığını belirtir.

Etiketler: EkolojiekonomiİmralıTecrit
Yeni Yaşam Gazetesi

Yeni Yaşam Gazetesi

Tüm Yazılar

İlgili Haberler

MEBYA-DER operasyonlarında 2 kişi daha tutuklandı
Güncel

MEBYA-DER operasyonlarında 2 kişi daha tutuklandı

Şırnak’ta askeri araç devrildi: 11 yaralı
Güncel

Şırnak’ta askeri araç devrildi: 11 yaralı

Bitlis’te askeri helikopter düştü: 11 asker yaşamını yitirdi
Güncel

Bitlis’te askeri helikopter düştü: 11 asker yaşamını yitirdi

Aile, cenazeyi 5 ay sonra alabildi
Güncel

Aile, cenazeyi 5 ay sonra alabildi

ABD’deki ‘Stop Erdoğan’ ilanlarına soruşturma
Güncel

ABD’deki ‘Stop Erdoğan’ ilanlarına soruşturma

‘Egemen harekât planı’ davasında mütalaa için ek süre
Güncel

‘Egemen harekât planı’ davasında mütalaa için ek süre

Daha fazla yükle
Sonraki Haber
Doğan Güzel çizdi…

Doğan Güzel çizdi...

Gazetemize ulaşmak için tıklayınız…

Son haberler

MEBYA-DER operasyonlarında 2 kişi daha tutuklandı

MEBYA-DER operasyonlarında 2 kişi daha tutuklandı

Şırnak’ta askeri araç devrildi: 11 yaralı

Şırnak’ta askeri araç devrildi: 11 yaralı

Mükafat ve ölüm 

Yeni yalan, yeni alan

Halkımız HDP’ye sahip çıkmalıdır

Halkımız HDP’ye sahip çıkmalıdır

Kadın dayanışması  sınırları aşar!

Kadın dayanışması sınırları aşar!

Devrimci samimiyet

Devrimci samimiyet

İnfaz!

Hukuk mu dediniz?   

Bitlis’te askeri helikopter düştü: 11 asker yaşamını yitirdi

Bitlis’te askeri helikopter düştü: 11 asker yaşamını yitirdi

Türkiye’de koronavirüs | 68 can kaybı

Türkiye’de koronavirüs | 68 can kaybı

Yüksekdağ’dan 8 Mart mesajı: İrademiz mapusa sığmaz

Yüksekdağ’dan 8 Mart mesajı: İrademiz mapusa sığmaz

Yeni Yaşam Gazetesi

Bilgilerimiz

  • Künye
  • Hakkımızda

Bizi takip et

No Result
View All Result
  • Kadın Eki
  • E-Gazete Tümü
  • Haberler
    • Güncel
    • Politika
    • Emek-Ekonomi
    • Yaşam
  • Kadın
  • Dünya
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Karikatür
  • Yazarlar
  • Söyleşi
  • Tüm Haberler