İktidar ve etrafında kümelenmiş çıkar ve rant grubu topluma karşı suç işlemede artık çıta yükseltti. Hükümet koalisyonu ülkeyi yönetemez, hem ülke içinde iktidarı sarsılır hem de izlediği dış politika ya da politikasızlıkla uluslararası toplumda zorlanırken tek çareyi bölücülükte ve toplumun bir kesimini diğer bir kesimine karşı kışkırtmakta bulmuş görünüyor. Sırf iktidarda kalmak, bir türlü gerçekleştiremediği rejim değişikliğini yapabilmek için elinde şiddet dışında bir yöntem kalmadığını gören AKP-MHP blokunun kimi sözcüleri ve yandaş gazetecileri artık bölücülük ve nefret suçunda gidebilecekleri yere kadar gitme, iç savaş ve toplu kıyımı denemeye karar vermişçesine açıklamalar yapıyor, iddialarda bulunuyorlar.
Bir zamanlar cezaevine girdiğinde demokrasi cephesinin desteğini almış ama şimdi ismini bile anmak istemediğim bir gazeteci, iktidara yakınlıkta ikbal olduğuna kani olup bu iktidarın gözüne girebilmek için de nefret suçunda el artırmaya karar verdikten sonra, HDP’ye ve Kürt halkına azgınca saldırma yolunu seçti. Birkaç gün önce bu gazeteci bir televizyon programında izanını ne kadar yitirdiğini ortaya koyarak, “HDP’ye oy veren 6 milyon kişi, benim askerime kurşun yağdırıyor demektir” dedi. Yani iktidar çizgisinde yürüyen bu gazeteci artık, bu ülkenin 6 milyon yurttaşını televizyon ekranından açık açık hedef göstermekten çekinmiyor, provokasyonuyla topluma karşı bölücülük yapıyor. Hukukun işlediği bir ülke olsa burası, bu gazeteciye savcılar iç savaş kışkırtıcılığı suçlamasıyla derhal soruşturma açardı. Soruşturma açılmaması demek iktidarın bu kışkırtma ve provokasyonu desteklemesi anlamına gelir.
Yazının girişinde de söylediğim gibi iktidarın bu nefret suçlarına destek verdiği zaten ortadadır. AKP ve MHP’nin yetkili ağızları bu nefret suçlarının kapsamını her geçen gün daha da genişletiyor. MHP Genel Başkanı bütün izansızlığıyla muhalefete karşı bir soykırım çağrısı anlamına gelebilecek konuşmalar yapar, mafya şeflerini halka karşı silah kullanmayı telaffuz edebilecek şekilde şımartmaya devam ederken, AKP yetkilileri de yurttaşlık haklarına saldırdıkları toplum kesimini, içine bütün muhalefeti yerleştirerek ülkenin yarı nüfusuna kadar genişletiyor. AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki, birkaç gün önce Kayseri’de bir cadde açılışında yaptığı konuşmada, “HDP’yi her fırsatta söylemeliyiz. Bir gün olsun Meclis’te PKK’ya ‘lanet olsun’ diyemediler. Ana muhalefet de bunların sözcülüğünü yapmaya devam ediyor. Seçimlerde 4 tane oy alabilmek için olmadık kalıba giriyorsunuz. Lanet olsun oylarına. Onların oylarının Allah belasını versin. Bunları her fırsatta söylemeliyiz” ifadelerini kullandı.
Hükümete ve yandaşlarına bu ifadelerinin ne kadar tehlikeli olduğunu söylemenin artık bir yararı olmadığı görülmektedir. Bu yüzden ülkenin demokrasiden yana insanlarının artık yapması gereken muhalefetin ilkeli bir birliktelik oluşturması ve toplumsal barışı ajandalarının birinci maddesi yapması için bu partilere talepte bulunması ve buna zorlaması olmalıdır.
Demokrasi mücadelesi ile barış mücadelesi artık bütün muhalefet tarafından birleşik olarak yürütülmelidir.