Barış Akademisyeni Doçent Dr. Noémy Lévy-Aksu, Boğaziçi direnişinin haklı ve cesurca olduğunu söyledi. YÖK’ü eleştiren Lévy-Aksu, gençliğin artık yaşananlara sessiz kalmadığına dikkat çekti
Boğaziçi Üniversitesi’ne kayyum rektör olarak atanan AKP’li Melih Bulu’nun istifasını isteyen öğrenci ve akademisyenlerin başlattığı direniş devam ediyor. Ülkeye yayılan direnişe, dünyanın pek çok ülkesinden akademisyen, öğrenci, sanatçı ve siyasetçinin destek açıklamaları da sürüyor. Partili kadrolaşmalarla kontrol altına alınma çabası olarak değerlendirilen atamaların, üniversitelerin özerkliğini ve bilimsel araştırmaları yok edeceği kaygılarını da beraberinde getirdi. Direnişi nedeniyle hedef alınan 600’ü aşkın öğrenci gözaltına alınırken, 11 öğrenci tutuklandı, 25 öğrenci hakkında ise ev hapsi kararı verildi. Tutuklu öğrencilerden 2’si ise geçtiğimiz günlerde serbest bırakıldı.


Kabul edilemez
“Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza attığı için 2017’de Boğaziçi Üniversitesi’nden ihraç edilen Öğretim Görevlisi Doçent Dr. Noémy Lévy-Aksu, protestoların haklı ve cesurca olduğunu, atamaların ise akademi dünyasını olumsuz etkilediğini söyledi. Mezopotamya Ajansı’na konuşan Lévy-Aksu, yaşananların sadece Boğaziçi’ne özgü ve yeni bir durum olmadığını ifade etti.
Daha önce başlamalıydı
Atamalarla Boğaziçi Üniversitesi’nde özgürlük alanlarının daraldığını söyleyen Lévy-Aksu, “Boğaziçi bir istisna değil. Çok zor şartlarda mücadele ediyorlar ve umuyorum sonuç alırlar. Keşke Türkiye genelinde uzun zamandır yaşanan böylesi atamalara karşı daha erken, daha etkili şekilde mücadele ve müdahale edilebilseydi. Bu yaşananları Türkiye genelinde son yılların gelişmeleri içinde değerlendirmekte fayda var. Yoksa eksik bir parça kalıyor. Bu yüzden bu yaşananlar birden gerçekleşen özel bir durum değil” diye belirtti. Atamaların akademi dünyasını olumsuz etkilediğini ifade eden LévyAksu, bunun iktidarın üniversiteye, bilgi üretimine ve eğitime bakış açısını yansıttığına dikkat çekti. Lévy-Aksu, atamalarla akademisyenlerin ve öğrencilerin özgürlüklerinin kısıtlanmaya çalışıldığını dile getirerek, oluşturulan baskı sonucu ders ve araştırma içeriklerinde sansür veya otosansür durumlarının ortaya çıktığını söyledi.
Eğitime yansıyor
Güvenli ve özgür bir ortam sağlanmaması nedeniyle birçok kısıtlamanın doğal olarak yaşandığını söyleyen LévyAksu, “Gerek açık bir şekilde, gerek kendini koruma amacıyla yaşanan sansür ve otosansür, bilgi üretimine ve aktarımına uygun olmayan bir ortam yaratıyor. Bunun da elbette olumsuz sonuçları var. Son yıllarda birçok akademisyen işten atıldı, yine birçoğu yurt dışına gitmek zorunda kaldı. Boğaziçi’nde de bunlar yaşandı. Hocasız kalan ya da tez danışmansız kalan öğrenciler de motivasyon kaybı ve zorlanma yaşıyor. Özellikle arkadaşlarının tutuklandığı, gözaltına alındığı, şiddete maruz kaldığı bu olaylar da yaşanan genel süreç ile değerlendirildiğinde, öğrenmek ya da bilgi üretmek için şartların kötü olduğuna işaret ediyor” ifadelerini kullandı.
Olumsuzluklara şahit oldular
Protestoların genel bir öfkeyi ifade ettiğini ve içinde bulunulan çaresizlik durumunu aşmak üzere gerçekleştiğinin altını çizen Lévy-Aksu, şunları söyledi: “Yıllardır süregelen gerek kriz ortamında 20-25 yaşında olanlar bile o kadar olumsuz şey yaşadı ya da tanık oldu ki, artık bir şekilde tepki verme durumu gelişti. Elbette protestoların sadece Boğaziçi için değil, daha genel olarak demokratik bir çerçevede, demokrasi için verilen bir mücadele olduğunu düşünüyorum.”
YÖK’ün payı var
Boğaziçi’nde yeni fakülteler açma girişiminin sonuçlarının olumsuz olacağını söyleyen Lévy-Aksu, “Baskı, ihraç etme, iktidara yakın olanları atama ya da terfi ettirme gibi uygulamalar yıllardır devam eden bir süreç. Burada hem YÖK’ün payı çok önemli. Aynı zamanda rektör ve yönetimin bir şekilde bunu teşvik etmesi itirazları büyütür diye korkular var” dedi.
İSTANBUL